Pek sevgili arkadaşım, Ankara'daki şansım Mavi , kuzeniyle Ankara Turu yapacaklarını yazmış. Benim de etrafım asosyalden geçilmiyor, gezemiyorum falan fırsatı kaçırır mıyım? Atladım olaya. Zaten 29 Ekim tatil falan beni bağlayan bir şey de yok, gitmekte fayda var dedim. Hayatımda aldığım en mantıklı kararlardan biriydi. Kabul abarttım ama gerçekten de değdiiii...
Turumuzun ilk durağı; Hamamönü
Buraya beni ilk getiren isim gene Mavi'ydi. Hatta Hamamönü'ndeki güzel sokaklardan birinde, bankta otururken bir fotoğrafımı -foto da güzeldir he, iyi çekiyor- çekmişti. O fotoğrafdan sonra hemen hemen tüm arkadaşlarım neresi olduğunu sormuştu. Güzel bir yer Ankara'da gidip görülmesi gereken ender yerlerden.
10.30'da Sıhhiye metrosunun orda buluşup Hamamönü'ne yürüyerek başladık tura. Orada kahvaltımızı yaptık.
Kahvaltıdan sonra Taceddin Dergahı'na gidelim dedik. Tabi gitmeden Mavi'nin Sanat Sokağı'ndan bir kitap alması gerekiyordu oraya da uğradık. Oraya daha önce gitmemiştim, beğendim. Güzel atölyeler var. Aklınıza gelebilecek hemen hemen her şeyi yapıyorlar. Benim dikkatimi çeken Ebru atölyeleriydi. Biz de yapabiliyormuşuz 5 tl karşılığında. Aklıma kazıdım birkaç kişiyi oraya götürüp ebru yapacağım^^
Sanat Sokağı'ndan sonra Taceddin Dergahı'na geçiş yaptık. Malum Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'nı yazdığı yer. 2 katlı ufak bir ev. Birkaç fotoğraf çekinelim dedik. Merdivende çekileceğimiz sırada karşıdan uzunca bir grup geliyordu. Hızlıca çekindik birkaç kare.
Sıradaki durağımız; Etnografya Müzesi
Geçmişte kullanılan eşyalar vs. şeyler var bu müzede. Ama en önemlisi Ulu Önder Atatürk'ün geçici olarak naaşının yattığı yerdir. Bu yüzden daha bir önemlidir tabi.
Müzeden dışarı çıktık etrafta birçok heykel var. Mavi birkaçını fotoğrafladı.
Bu müzeden sonra planımızda olmayan hemen yanındaki Resim ve Heykel Müzesi'ni farkedip ve gezmeye karar verdik. Güzel eserler var. Bir hayli fazla. Bazı ressamların eserleri için özellikle onların adında odalar açılmış. Gez gez bitmiyor anacım. Bina da çok hoş. Fotoğraf çekilmek için çok güzel bir mekan. Resimlerle falan çok sanatsal oluyor tavsiye ederim :) Biz burada çook resim çekindik. Bir çift vardı ki Mavi ne zaman resim çekinmeye kalksa oradan buradan ortaya çıktılar. Böyle insanları öldüresim geliyorr...
Bu tablodaki renklere hayran kaldım
Oradan ayrıldıktan sonra Kale tarafına yola koyulduk. Kale Mahallesi'ndeki Pirinç Han'a uğradık. Buraya da ilk defa geldim. Küçük ve samimi bir han. Çok güzel gümüşler vaarr. Para biriktirip almak lazım diye düşündüm:D Onun dışında Mavi'nin girdiği bir dükkanda ben de arkadaşıma hediye ufak bir kar küresi aldım. Boş dönmek olmaz.
Sonracığıma Mavi'nin beni daha önce götürdüğü Gramofon Cafe'ye girdik. Modern yaşamdan uzak havası insana huzur veriyor. O eski zamanlara geri dönme isteği uyandırıyor. Keşke her yerde görebilsek böyle mekanlar.
Bu resimdeki çekik bebe çok tatlıııı ^^
Cafe'den çıkıp tekrardan Kale'ye doğru yürüdük. Tadilat varmış yollarda, bok gibi. Yürürken zorluk çekiyor insan.
Kale'ye çıkmadan oradaki Koç Müzesi'ne girdik. Burada oyuncak tarzı şeyler var. Sunay Akın'ın Oyuncak Müzesi'nin daha küçük modeli diyebilirim. Daha hala kapalı kapıları var, Mavi'den duyduğum kadarıyla sürekli yeni bir şeyler getiriyorlarmış.
Müzeden çıktıktan sonra Kale'nin girişine geldik. Ben bu Kale'ye çıkarken ölüyorum o merdivenler falan. Bir de ödüm patlıyor Kale'de dolanırken. Çok tehlikeli. Trabzan neyim yok. Denge işi biraz :D Yükseklik korkusu olanlar çıkamaz zaten. Neyse Kale'nin üst bölgesine çıkıp oturduk Ankara manzarasına karşı.
Bu arada sarı kapşonlu bir turist gelip oturdu benim tarafıma. İlk baktğımda bi sırıttı. Biraz geçtikten sonra karşısını gösterip "Is there Altınpark?" tarzında bir soru sordu (yanlış yazmış olabilirim emin değilim). Ben Mavi'yle kuzenine sordum orası Altınpark mı diye soruyor diye. Mavi, yok ya ne Altınpark'ı hacı "Yok yok" diyor çocuğa. Ben de no no dedim. Bir taraftan da içimden diyorum bu kız niye Türkçe cevap veriyor çocuğa:D Yalnız çocuk da yanımıza konuşmak için geldi belli yani. Neyse biz kalede çok kalmadan indik aşağıya. Gene konusu açıldı Mavi'ye niye Türkçe cevap verdin falan dedim. Bir dakka o Türk değil miydi dedi. Hayır o turistti dedim. Orada arkadaşlarına çok güzel tarzı şeyler dedi nasıl Türk olmaz falan diyip, bir yandan da benim İngilizce konuşup pratik yapmam lazımdı falan diyerek dövündü:)
Kale'den sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne geldik. Müzenin büyük bir bölümü tadilattaymış. Girdik küçücük bir bölümü açık zaten. İstanbul'daki Arkeoloji Müzesi'nden sonra bana küçük geldi haliyle. Oradaki görevliye ne zaman tadilattan çıkar diye sordum. Bana 1,2 sene daha sürer demesin mi? Şok oldum tabi. Zaten 1 senedir tadilattaymış. Ben mezun olmadan tadilat bitse bari.
Burdan çıktık saat 4.30 falan yanlış hatırlamıyorsam. Daha Meclise, Roma Hamamı'na falan gitcektik de 5'te kapanıyor heryer. Onlar kaldı. Başka zaman da oralara gitcez. Biz de Ulus'ta çiğköfte yiyerek sonlandırdık bu geziyi.
Yolu da hesaba kattım ve 8 saattir dışarıda olduğumu farkettim. Dışarı çıkıp herhangi bir cafede laklak ederek zaman öldürmektense bu tür faydalı geziler insanlara daha çok şey katıyor. Bir de işin maddi tarafını ele alayım merak edenler için:)
- Yemek parası (Kahvaltı, cafede çay, çiğköfte) - Toplamda 13 tl
- Etnografya Müzesi - Öğrenciye 3 tl
- Koç Müzesi - Öğrenciye 3 tl
- Anadolu Medeniyetleri Müzesi - Öğrenciye tek giriş de 10 tl, Müze Kart da 10 tl (kart iyidir 1 sene boyunca kullan)
- Bir de yol var işte benim 2'lik ego yani.
Bunun dışında kalanlar ücretsiz zaten. Hele de Resim ve Heykel Müzesi hem ücretsiz hem de bayağı büyük.
Bu parayı nelere vermiyoruz ki? Özellikle yazdım ki Ankara'da oturanlar bir zahmet 1 defa olsun gitsin buralara.
Bu arada yayında ve yapımda emeği geçen Mavi'ye teşekkürü bir borç bilirim^^
Geziyi Mavi'nin kaleminden okumak ve daha fazla resim görmek için BUYRUN
Süper yazı süper fotoğraflar canım ellerine sağlık.
YanıtlaSilValla çok güzel oldu bence de. Sürprizleriyle zaten bildiğimiz yerleri ile. En kısa zamanda Küçük Ulus turumuzu da gerçekleştirelim. Bide sinemaya götüreceğim seni. Söz :D
Teşkür ettim. Bu arada bir arkadaşımdan öğrendim de bir tane ceza evi varmış Hamamönü taraflarında -adını unuttum bak- oraya da git mutlaka dedi. Orayı da turumuza eklemeliyiz^^
YanıtlaSilAhah zaten sinema olmazsa olmaz. Güzel bir film yakaladık mı iyi olur :)
Ulucanlar olması lazım. Doğru oraya da uğrarız ^^' Sen bi git gel de.
YanıtlaSilEvet evet orası. Tamam ^^
YanıtlaSilYaa =( canım sıkıldıkça ilk gittiğim yer kaleye giden yoldaki dükkanları dolaşmak olurdu. insan tarihi bir şeyler arıyor görmek için. kıymetini bilmek lazım.
YanıtlaSilOralar bir başka zaten. Her ne kadar o yokuşu çıkmak zor olsa da:D Esnafı bile farklı, daha bir sıcaklar :)
YanıtlaSilHaklısın tabi de sıkıldıysan yer değiştirebiliriz :)))