31 Aralık 2011 Cumartesi

Yeni Yıl mı? Finaller mi?


Yeni yıla girme olayını hep saçma bulmuşumdur zaten. Üstelik bu sene de yeni yılın ilk getirisi olarak finaller olunca, vazgeçtim ben yeni yıla falan girmiyorum ya! Siz takılın. Zaten kendimi çalışmak için zorluyorum ama kıpırtı yok. Vizeler desen hepsi açıklanmadı ve açıklananlar da çok iyi değil. Üstüne üstlük bu yılbaşı olayı falan. İnsanların kendini program yapmak zorunda hissetmesi çok saçma. Stresli dönemdeyim zaten her şeye isyan edesim var.

Ha illa gireceğiz madem 2012'ye, güzel bir şeyler olsun bari ya. 2011'den farklı olsun. Çok mutlu olayım, çok gezeyim, çok başarılı olayım, çok seveyim, çok film/dizi izleyeyim, çok yeni insanlar tanıyayım, çok çok çok dolu geçsin. Klasik 2012 temennilerimi de sıraladıktan sonra içimdeki "Çok beklersin!" diyen sese kulak asmadan yazıma devam ediyorum.

Bir de yeni yıla nasıl girersen öyle geçer diyorlar ya, hep çalışırken gireyim diyorum olmuyor. Bu sefer bunu becerebilirsem sene sonunda bu sözün doğruluğunu da ortaya çıkaracağım. Çalışma adına kendime güvenmediğimden nelere umut bağlıyorum ya.

Benim için yeni yıl akşamının anlamlı olacağı tek vakit, kar yağarken camın kenarına oturup, patlamış mısır yiyerek dışarıyı seyretmektir. Karlı yollarda insanların yürüyüşünü izlemek ve kartopu oynayan insanları izlemek büyük keyif verir bana. Kar yağsın bari ya:(

Imm şey bunlar ve daha niceleri buraya gelirse, yeni yıla girebilirim belki!

Hediyeye de hiç gerek yoktu bebeğim, senin gelmen yeter :)

Neyse,

Herkese güzel bir yıl diliyorum. Diledikleriniz bu yıl da olmazsa üzülmeyin. 
Daha 2013, 2014, 2015,... vs. birsürü yıl var önümüzde.


Postman to Heaven/천국의 우편 배달부 [2009]


 Ben bayadır film izlemiyordum. Hele dizilere hiç bulaşmıyordum The Walking Dead hariç. Zaten o da 40 dakkalık bölüm ve ara verdiler. Kore dizilerine özellikle başlamıyorum çok zamanmı yiyecek diye, sömestra saklıyorum hepiciğini. En son dedim bir film izleyeyim, bir filmden bir şeycik olmaz. Elimdeki filmlere göz gezdirdim. Sinema sitelerindeki yorumlara falan baktım bu filmde karar kıldım. Herkes farklı bir konusu olduğundan bahsetmiş.

Başrollerde; Jae-Jung Kim ve Hyo-Ju Han var. Jae'yi sadece resimlerden ve DBSK, JYJ'den biliyorum ama hiç bir ilgim yoktu kendisine karşı. Bu filmi izledikten sonra bayıldım. Özellikle de sesine. Çok karizmatik bir ses tonu var. Biraz soğuk, donuk bakışlarıyla da Kim Hyun Joong'u anımsattı biraz. Kız da çok şeker, hoş bir kız. Ve filmde sürekli giydiği bir elbise var tülden etek uçları olan bayıldım ona:D

Filmin denildiği gibi farklı, güzel bir konusu varmış. Fantastik-romantik bir film diyebilirim. Cennetten gelen bir postacı. Ona yardım eden bir kız. Benim de karşıma böyle bir postacı çıksın diyor insan:) Sevdiklerini kaybetmiş olan insanların acılarını dindirmek için farklı planlar yapıyorlar. Bir nevi bu üzgün insanları kandırarak onların daha mutlu bir hayat sürmesini sağlıyorlar. Konu itibariyle bu kadar yazıyorum. Hoş, sıcak bir film. Ve mutlu sonla bitiyorr :) İzlemeyi düşünürseniz tereddüt etmeyin, tavsiye ederim, iyi seyirler!

9 Aralık 2011 Cuma

Taktım mı tam Takarımm

  
  Neye mi takarım? Şarkılara. Beğendiğim bi şarkı olmasın aman! Günde 1500 defa aynı şarkıyı dinlemeler falan. Ben eskiden bunu yapanlara çok kızardım ama işte büyük konuşmayacaksın arkadaş. Bak hayat bizi nereye getirdi? Artık o kadar çabuk tüketiyoruz ki eskilere yönelmek gelmiyor içimden. Hep bir yeni şarkı arayışları. Yeni şarkı derken sadece yeni çıkmış olanlar değil. Daha önceden çıkmış ve daha farketmediğim şarkılarda da aynı durum söz konusu. Geçenlerde gene odada sürekli 1-2 parçaya takılı kalınca odadakiler isyan etti. Bu yüzden artık kulaklıkla dinliyorummm :)) 

  Son olarak 2 parçaya takılı kalmış durumdayım. Birisi şu güzide eser;

  
  Bendeki Mustafa Ceceli aşkı bambaşka. Bu ses, bu yorum, bu mütevazilik, bu beyefendilik... Adamın dibi ya:) Tereddütsüz dinlediğim isimlerden. Kendisinin çok iyi bir aranjör olduğunu da bildiğimden İskender Paydaş aranjesinde çalışmasına şaşırdım ama başarılı olmuş. Bu şarkının Youtube'daki yorumlarına bakarken Kayahan parçası olduğunu öğrendim. "Ne? Ben niye duymadım ki bu Kayahan şarkısını?" derken araştırdım. Yıl 1993. E tabi ben 90'ların çocuğuyum. Kıçımda bezimle dolanıyordum o zamanlar bilmemem normal. Kayahan üstaddan da dinledim tabi merak edip. İkisi de ayrı keyif veriyor. Ben çok beğendim bu şarkıyı.

  Diğer takık olduğum şarkı ise; geçenlerde radyoda rastladığım Sıla eserlerinden. Daha önce de dinlemiştim tabi ama dingin kafayla dinleyince daha bir hoşuma gitti, sardım ben de.


Bu kadına karşı da inanılmaz saygı ve sevgi duyuyorum. Yani piyasakilerden oldukça farklı. Zaten çıktığı andan itibaren diğerlerinden sıyrılmasını da bildi. Sözler de anlamlı olunca nasıl takmayayım ki ben şimdi?

~~Dinlemeyen varsa es geçmesin, keyifli dinlemeler ^^

8 Aralık 2011 Perşembe

Sıkıldım, kafama estiğince karaladım...


Sıkıldım yazasım geldi. Ne yazsam diye düşünürken....

  Düşündüm de bu ara içimde farklı bir huzur, sevinç var. Geleceğe yönelik birçok plan yaptım. Doğru mu yapıyorum bilmiyorum ama çok hevesleniyorum ve peşinden milyon tane hayal kuruyorum. İlerde yapamayacağım şeyleri okul dönemine sıkıştırmaya çalışıyorum. Kendimi geliştirebilmek için ilk defa bu kadar çabalıyorum. 5 gün akşam okula gidiyorum. 2 gün haftaiçi, 2 gün de haftasonu olmak üzere sabahları 2 kursa gidiyorum. Ve şuan başka bir kursa daha kayıt oldum. O da 2 gün olacak. 5 gün okula gidip 6 gün kurslara gideceğim. Bu yoğunluk oldukça yorucu ve uykusuz kalıyorum genelde. Hatta bazen sabahları kalkamıyorum da ama bir hedef uğruna çabalamak, uğraşmak içimi rahatlatıyor. Öğrencilik döneminde yapmazsam başka ne zaman yapacağım ki zaten? İlerde pişmanlığını yaşamak istemiyorum. Ve geçen seneki benle kıyasladığımda da arada uçurumlar var. Geçen sene de 1 kursa kayıt olmuştum ama haftasonu kalkması zor geldiğinden 3 kere gittikten sonra bırakmıştım. Geçen sene öğlene, ders saatlerine kadar uyuyordum. Gerçi şuan boş olduğumda hala yapıyorum geç yattığım için. Bir de erken yatma alışkanlığını edinebilsem tam süper olacak. 

Okulla da bu ara aram fena değil. Bu dönemki birçok dersi sevmiyorum evet ama arada hocalarından kaynaklı sevdiklerim de var. Pazartesi dersteki konumuz örgüydü. Yani bildiğiniz örgü şişle yapılan. Aman kolay işmiş canım demeyin çoğu kişi bilmiyordu, eline dahi almamıştı şişi:D Benim daha önceden deneyimim vardı profesyonel olmasam da. Kıvırdım ama bu işi ^^ Ablama bana bere ör diye yalvarmıştım bayram tatilinde ama o oralı bilem olmamıştı. Öğren ör kızım demişti. Artık öğrendim ve örüp gözüne gözüne sokacağım :D Derste ellerimizde şişler, örgü örüyoruz. Bir yandan da hocayla sohbet ediyoruz. Yani bildiğiniz gün yapıyoruz bi ortada çay, poğaça, börek falan eksik. Hatta biz artık o kadar muhabbeti ilerlettik ki benim Kore aşkımı da anlattık. Ve ardından kızların "İyi ki doğdun şarkısını söylesene" ısrarlarına dayanamayıp söylemeye başladım!"Saengil Chukhaaa Hamnidaaa". Hoca şaşırdı tabi. a o kadar kolay mı Korece falan diyor. Ondan sonra hoca kendinden bahsetti biraz. Konu konuyu açtı. Hocanın çok komik korkuları olduğunu öğrendik. Hoca anılarını anlattıkça biz kopuyoruz tabi. Gezi yapalım hocam dedik. Hoca da olur dedi. Umarım onu da bahar zamanı bir ara yaparız.
~~
Arada bir benim dangalaklığım tutar, olmayacak gaflar yaparım. Hele de bu ara yaptığım sınıfı çok güldürdü. Salı günü ders ilk ders bitmiş ikincisini beklerken sınıftayız. Bi ara koridora baktım bizim sınıftan kızlar geliyor. Kapı açıldı. Sırtım dönük, kapıdakileri görmüyorum ama bizim kızlar diye düşündüğümden "Ders var arkadaşım, dolu sınıf" dedim. Ana o da nesi? Gayet bakımlı uzun boylu bir bayan yanında bir adamla. İlla ki duydu dediklerimi ama takılmadı tabi sonra da "Arkadaşlar merhaba, beni tanıyor musunuz?". Tamam bir hoca bu belli zaten. Biz "Hayır hocam". Acaba ne hocası diye düşünürken; "Kendimi tanıtayım o zaman size. Ben yeni dekanınız. Sınıf sınıf dolaşıp istekleriniz, önerileriniz var mı diye soruyorum." demez mi? Ben zönk diye kaldım tabi. Neeee dekan mıymış? Oha yani bendeki şansı kes. Neyse ya çok uzattım. Bu kadar saçmalama yeter. 

He burada bitiyorum yazının ana temasını da vurgulayarak bitireyim yazımı. Hayatınızda yapmak istediklerinizi ertelemeyin. Vakit geç olmadan başlayınn!
Hadi ben gittim. Çüüüssss !

Crazy First Love/첫사랑 사수 궐기대회 [2003]


  Başrollerde Tae-Hyun Cha ve Ye-Jin Son. Daha önceki bir yazımda Cha'yı çok beğendiğimi yazmıştım bkz. Kore'deki Favori Aktörlerim. Tereddütsüz her filmini de izleyeceğimi söylemiştim.

  Başroldeki oğlanımız, kızımıza aşıktır çocukluğundan beri. Babasından kızı ister ama kızın babasının bazı şartları vardır. Çocuk liseden mezun olur, farklı şartlar eklenir falan fişman. Çocuk ama hep bekler, hep sabreder. Bu arada kızdaki garipliği de farkedersiniz. Çocuğa yanaşır falan, çocuk da verdiği sözü tutar ve hep kendini geri çeker. Başlarda eğlenceli, komik denilebilecek bir filmken tabi seyri değişir bir zaman sonra.

  Baştan beri bu filme ısınamadım ben. Saçma yerler oldukça fazlaydı. Son'u da severim normalde ama bu filmde oldukça itici buldum. Aslında bu yazıyı yazmayı bile gereksiz, zaman kaybı olarak görüyorum ama olur da yanlışlıkla falan gözünüze ilişir izlemeye kalkarsınız. Bir uyarı mahiyetinde olsun size. Filmi sonraları drama bağlamaya çalışmışlar ama hiç acıma duygusu veremedi bana. Oldukça başarısız bir film. Ama yok ben başrolleri seviyorum merak ettim derseniz; o zaman izleyin de görün derim yani. Zaten ne diyeceğim ki başka?