26 Şubat 2012 Pazar

We Teach Love/I'll Teach You Love/사랑을 가르쳐 드립니다 [2010]


OYUNCULAR


Kim Kyu Ri (Lee Jin Yi)



Ki Tae Young (Kwon Tae Joon)



Yang Jin Woo (Choi Chul Ho) 



1 saatlik mini bir drama olan yapımda; Lee Jin Yi, lise yıllarından beri yaklaşık 12 senedir Choi Chul Ho'ya aşıktır ama hiçbir zaman bunu söyleyememiştir kendisine. Uzaktan uzaktan sevmeye devam etmiş ve onu çok iyi gözlemlemiştir. Choi Chul Ho'nun tabi bundan haberi yoktur, Jin Yi de kendisi bu işi beceremeyeceğinden ünlü bir çöpçatanlık şirketine başvurur. Bu çöpçatanlık şirketinin başında olan Kwon Tae Joon, kızı kabul etmek istemez erkeklere hizmet ettiği için. Ama bir şekilde Tae ikna edilir ve hikayemiz böyle başlar...

















1 saat gibi kısa bir süreye sahip olduğundan izlerken zaman su gibi akıp gidiyor. Senaristimiz gene şaşırtmacalar, oyunlar yapmış. Ben az çok çözdüm bunları ya artık hep tahminlerim doğru çıkıyor. Başlarda Cyrano Agency gibi sanmıştım -ki o daha yeni bir yapım tabi buna göre- ama daha farklıydı. Aşk, komedi, dram hepsini katmışlar bu yapıma. Zaten Koreliler çok sever biliyorsunuz ki. Güzelce 1 saat geçirmek istiyorsanız iyi bir seçenek olacaktır diye düşünüyorum, önerimdir.

19 Şubat 2012 Pazar

A Moment to Remember/내 머리 속의 지우개 [2004]


OYUNCULAR
Son Ye-Jin (Su-Jin)



 Jung Woo-Sung (Cheol-Su)



Su-Jin; aşk üzerine hatalar yapan bir kızdır. Sevdiği adam tarafından terkedilmiştir ve aşk acısı çekmektedir. Ayrıca oldukça da unutkandır. Bu haldeyken bir gün markete girer, kola alır ve gene unutkanlığı tutup hem kolayı hem de cüzdanı orada unutup çıkar. Tam otobüse bindiği sırada farkına varır ve hemen markete döner. Tam o sırada kapıda bir adamla (Cheol-Su) karşılaşır. Adamın elindeki kolayı görünce, kasiyerin olduğu bölüme bakar ve kolasını göremez, adamın aldığını düşünerek kolayı alır içer ve bir de üstüne geğirir. (Evet çok iğrenç kız yapıyor bunu :)) Bu hareket karşısında adam şaşırır tabi öylece kalakalır, hiçbir şey demez ve gider. Kız markete cüzdanını almak için girdiğinde, kasiyer hem cüzdanı hem de kolayı çıkarıp verir. Ahah rezalet :)) Kız tabi durumun farkına varır ama iş işten geçmiştir. Neyse kızımız, çalıştığı şirket için işçi konusunda babasından yardım ister ve babası onlara huysuz, inatçı bir adamı gönderir. Ve bu adam Cheol-Su'nun ta kendisidir. Ve hikayemiz böyle başlar...







 Baştan sona insanı içine çeken, sıcacık aşk dolu bir film. Başındaki komik olaylar ve ani gelişen duygular gayet doğaldı. Ve filmde öyle gerçekçi bir aşk görüyorsunuz ki bu sizi daha bir filme bağlıyor. Filmin dram tarafı da var tabi ama genelde filmler, sonlarında ağlatır ama bunda öyle olmadı benim için. Sonu gene umut doluydu. Ve bu filmi izlerken yaşadığımız her anın, çok değerli olduğunu anladım. İnsan ister istemez kendini sorguluyor. Ve içimi bir korku kapladı, biraz da paranoya diyebilirim. Ben de koyduğum bazı eşyaların yerini çok çabuk unutan bir tipim. Kendi kendime kuruntu yaptım geleceğe yönelik. İnsanız, ne olacağımız, başımıza nelerin geleceği belli değil sonuçta. Ama tabi anlık bir şeydi bu. Normalde öyle olumsuz şeyler düşünüp kendimi yiyen biri değilim. Filmin bana verdiği mesaj buydu. Bazı unutmak istediğimiz anılar olsa bile, bizi biz yapan onlar sonuçta, bizim için çok değerliler. Neyse uzatmayayım ben. Zaten bu filmi bir ben izlememişimdir herhalde bu zamana kadar. İzlemeyenler varsa şiddetle önerilir efenim, mutlaka arşivinizde bulunması gereken filmlerdendir ^_^

17 Şubat 2012 Cuma

The Change-Up/Hayat Sana Güzel! [2011]



 Başrollerini Ryan Reynolds ve Jason Bateman'ın paylaştığı filmde, Mitch (R.R.) ve Dave (J.B.) eski iki yakın arkadaşlardır. Dave; evli, mutlu, çocukludur. Ve iyi bir şirkette, iyi bir avukattır. 


Mitch ise aksine; bekar, sorumsuzca yaşayıp istediğini yapan, kafasına göre çalışan bir adamdır. 


 Bu iki arkadaş birlikte takıldıkları bir gece yarısı meydanda bir çeşme görürler ve işemeye koyulurlar. 


 Tabi bu sırada konuşmaya başlarlar ve birbirlerinin hayatlarına gıpta ettiklerini dile getirirler. Yok nezaketen diyorsun da öyleydi böyleydi derken ikisi aynı anda "Senin hayatını yaşamayı isterdim!" der ve tüm ışıklar kapanır bir anda. Ne olduğunu anlamazlar tabi. Ertesi gün uyandıklarında kendilerini farklı bedenlerde bulurlar. Yani bedenleri yer değiştirmiştir. Gerçi düşününce bedenleri değil, ruhları yer değiştirmiştir demek daha mantıklı sanki. Neyse buna takılmayayım şimdi ben. Tabi bu olayın çeşmede bittiğini anlarlar ve hemen buluşup çeşmeye giderler. Ama bir bakarlar ki çeşme kaldırılmış yerinden! İşte o zaman, çeşmeyi bulana kadar farklı bir hayatı, aslında istedikleri hayatı yaşamak durumunda kalırlar. Acaba gıpta ettikleri hayatların iç yüzü gerçekten dışarıdan göründüğü gibi midir onlar için??

~~

 Eğlenceli bir film ama öyle kahkahalar atmayı beklemeyin. İnce mesajlar da verilmiş filmde, ailenin önemi falan. Neyse filmde beni çok rahatsız eden sahneler vardı. Bu Amerikan sineması artık sınıları aşmış bayağı. Ben zaten açık saçık filmleri sevmem, bu kadar sahne olması çok iticiydi. Bazı insanlar için normal olabilir ama kimse kusura bakmasın bana göre değil. Kesinlikle ailecek, efendime söyliyim sevgilinizle veyahut küçük kuzenlerinizle falan izleme gafletinde bulunmayınız. Bu ciddi bir uyarıdır :)

#Bu bir itiraftır

Filmi tereddütsüz izleme nedenim Ryan Reynolds'dur! Ya ama çok hoş değil mi bu adam şimdi haksız mıyım yani?

Özellikle de bu sahnelerde çok şekerdi, şaşkın halleriiii :)







14 Şubat 2012 Salı

Sweet Lie/Lost and Found/달콤한 거짓말 [2008]


KARAKTERLER

Jiho (Jin Hie Park)



Minwoo (Ki Woo Lee)



Park Dongshik (Han Seon Jo)




Jiho, bir tv kanalında çalışmaktadır, ve neredeyse hemen hemen hergün işe geç kalmaktadır. Ayrıca liseden beri Minwoo'ya aşıktır ve çekingenliği yüzünden hiçbir zaman ona açılma fırsatı bulamamıştır. Hala onu unutamamıştır. İş hayatındaki sorumsuzluğu yüzünden işten atılmıştır ve o gün dönüşte kapkaça uğrar. Çantasının peşine düşünce araba çarpar ve beklenmedik bir sürprizle karşılaşır. Ona çarpan kişi, yıllardır unutamadığı lise aşkı Minwoo'nun ta kendisidir. Minwoo bu durumdan habersizdir. Jiho bu olayı fırsat bilip hafızasını kaybetmiş numarası yapar ve bir süre Minwoo'nun evinde kalır. Yalanlar yalanları kovalar ve hikayeye eğlence katar...











 Hafıza kaybı falan film klişe gelebilir ama izlerken inanılmaz eğlendim. Kızın lisede yaşadığı olaylar hele inanılmaz komikti. Özellikle de hayvanat bahçesinde kafasının direklere sıkıştığı sahne. Of ne güldüm orada ya. 
 Baştan beri gelişen olaylar neticesinde insan kendince bir tahmin yapıyor ama gene izleyenleri şaşırtarak sonunu farklılaştırmışlar. Ama zaten ben o çocukta bir şeyler sezinlemiştim. O öküz hareketlerinin altından o kadar romantik ve ince düşünen bir erkek çıkması da oldukça hoştu yani kim olsa etkilenir şimdi :D
 Genel anlamda beğendiğim bir film oldu. Başı olsun, sonu olsun güzeldi. Ama bir noktada eksik buldum. Jiho ve Minwoo'nun ilişkisi birden koptu ve Jiho'yla Dongshik'e yoğunlaşıldı. Minwoo'ya ne oldu anlamadık yani güzelim çocuğu harcadılar :D

 Biraz da oyunculara değinecek olursam;
 Jin Hie Park'ı oldukça başarılı buldum mimik konusunda falan. En çok eğlendiren de onun düşündüğü şeylerin hep aksinin olması. Tam kendini o havaya sokuyor ama sonu hayal kırıklığı.
 Lee Ki Woo'ya Flower Boy Ramyun Shop'dan beri hastayım. Ama gene ikinci adam oluyor. Bu durum beni ziyadesiyle üzdü tabi :D
 Han Seon Jo vazgeçilemeyen adam galiba bkz. Temptation of Wolves. Bu adamı da beğeniyorum ama bir Lee değil. Ayrıca filmdeki kıçı yamalı pantolonu çok hoşuma gitti :D
 Hep yan rollerde görmeye alışık olduğum Dong Wook Kim de gene sempatik, şeker bir roldeydi. Bu çocuğa artık bir başrol verin yazıktır ya, severiz kendisini :)


Benden tavsiyedir izleyin efendim ^_^