29 Eylül 2012 Cumartesi

My Mighty Princess/무림여대생 [2008]



OYUNCULAR

Shin Min Ah (Kang Sohwi)


Geon Yu (Jun Mo)


Ohn Joo Wan (Cheon Ilyeong)



Doğaüstü güçlere sahip olan Kang Sohwi, okulun buz hokeyi takımında oyuncu olan Jun Mo'ya aşık olur.  Normal insanlar gibi yaşamak istediği için dövüşmeyi bırakmıştır. Çocukluk arkadaşı Cheon Ilyeong onu tekrardan dövüşmesi için ikna etmeye çalışır.

Gamzesiyle ünlü aktris Shin Min Ah, başrolde karşımıza çıkıyor bu filmde. Ben bu hatunu pek sevmem, bunu söylemekten de çekinmem ama burada sevimli geldi gözüme. Erkeklere gelirsek, ikisi de birbirinden hoş ve başarılı. Geon Yu esas çocuk gibi gözükse de Ohn Joo Wan daha ön planda.

Filmi beğendim mi derseniz, eh işte fena değil. Kızın hareketleri, çocuğun peşine takılmaları falan güzel, eğlenceli ama diğer yandan filmin, fantastik tarafı saçma tabi. Filmde fantastik öğeler bu denli vurgulanmasa bence daha iyi bir film olabilirmiş. Fantastik filmleri severim ben ama belirli bir seviyede olmalı yani. Ama boş zamanlarda izleyebileceğiniz çerezlik bir film diyebilirim, üstüne çok da söylenecek bir şey yok.



31 Ağustos 2012 Cuma

Always/Only You/직 그대만 [2011]



OYUNCULAR

Han Hyo Joo (Jeong Hwa)


So Ji Sub (Jang Cheol Min) 



Jang Cheol Min, eski bir boksördür. Jeong Hwa ise çağrı merkezinde çalışan görme engelli bir kızdır. Bu iki insanın hayatları bir noktada kesişir ve aralarında güzel bir ilişki başlar. Birbirlerini tanıdıkça, Jang Cheol Min farkeder ki, aslında yolları daha önce bir olayda kesişmiştir.

Filmde, en güzel ağlayan aktörümüz Ji Sub, her zamanki gibi yine çok başarılı bir şekilde rolünü yerine getirmiş. Gerçi kötü de oynasa benden torpilli zaten. Ama başroldeki kızı ilk defa izledim sanırım. Onu da beğendim, güzel bir aktris. İçeriğe geleyim, çok güzel bir aşk filmi olmuş. Dram ağırlıklı mı derseniz, yok ya bence değil. Üzücü sahneleri var ama ağlatacak kadar değil. En azından beni ağlatmadı yani. Filme dair fazla söyleyebileceğim bir şey yok, izleyin görün aşkı işte.
İyi Seyirler...

24 Ağustos 2012 Cuma

Geç Kalınmış Bir Mim :))


Sevgili sessizgemi adlı blogger arkadaşımın 1 ay belki daha da fazla zaman önce pasladığı mimi yazıyorum nihayet.. Bloga 2 aydır post giremedim hiç. Çünkü internetim yok bu aralar (bu zaman zarfında gelen yorumlar için de hem teşekkür ederim, hem de özür dilerim geç cevap verdiğim için). Neyse bunu geçerek mimin konusuna geliyorum; "İçinizdeki sesi dinler misiniz?"
Şimdi bu soruya çok kısa bir şekilde evet ya da hayır da denilebilir. İlk başta hayır diyesim geldi. Çünkü, bazen iç sese sıra gelmeden fevri hareketlerim oluyor ama sonra düşündüm, bazen de, özellikle yalnız olduğum vakitler bolca düşünürüm iç sesimle konuşurum, kendi kendime konuşurum yani. Öyle zamanlarda mantığım devreye giriyor tabi kendi kendimle konuşurken daha bir ciddi oluyorum galiba. Ve bu mantıklıca konuşan iç sesimi haklı buluyorum. Öyle zamanlarda dinliyorum ve sonra pişman da olmuyorum açıkçası. İç sesim mantıklı şeyler söylediği sürece onu dinliyorum uzun lafın kısası. Kısa bir cevap oldu ama özetlemek gerekirse durum bende böyle. Bu yazımı burada noktalamak durumunda kalıyorum, okuyan arkadaşlara teşekkür ederim ^_^

22 Mayıs 2012 Salı

İlk Mim: Süper Kahraman

Sevgili, değerli blog arkadaşım seymsomething'den ilk mimim geldi. Gerçi baya bir zaman oldu ama üşenmekten, yoğunluktan yazamadım bir türlü. Mim'in konusu "Sevgiliniz bir süper kahraman olsaydı hangisi olmasını isterdiniz?" miş (doğrusunu yazıyorum seymsomething :D)


Ben küçüklükten beri pek karizmatik bulduğum BATMAN'in sevgilim olmasını isterdim. Bunda George Clooney'in de büyük etkisi olduğunu es geçemem. Ayrıca Batman serisi sevdiğim film serilerindendir. Tetrisin olduğu zamanlarda da Batman'li bir oyun vardı onu da pek severdim. Ve o siyah arabaya da pek bir bayılırım, her şekil kullanıma uygun falan. Ama dünyayı kurtarmaktan sevgilisine vakit ayıramıyor tabi bu süper kahramanlar da zor ya sonra sevgili tribi çek sen benimle hiç ilgilenmiyorsun da falan. Neyse yazımı burda noktalama kararı alıyorum ben :D

6 Mayıs 2012 Pazar

Limitless/Limit Yok [2011]


 Son zamanlarda yıldızı yükselen Bradley Cooper'ı başrolde görüyoruz bu filmde. Konu okumamayı prensip edindiğim için bu film çıktığında aksiyondur falan diye düşünmüştüm. Gene bir otobüs yolculuğu sırasında bu filme rastladım ve izlemem gerektiğini düşündüm. Filmin konusunu kısaca özetleyecek olursam; 

İllegal yollarla yapılmış bir hap var ve kişi bu hapı içtiğinde beyninin tamamını kullanabiliyor. Yani bu da demek oluyor ki bu hapı içtiğiniz müddetçe istediğiniz şeyleri elde edebilir, istediğiniz kişi olabilirsiniz!

 Çoğu kişi böyle bir şey ister eminim ki. Ben de filmi izlerken aa ne hoş falan dedim. Özellikle de yabancı dilleri konuşması çok cezbettirdi. Ayrıca bu hapın yan etkileri de var film ilerledikçe onu görüyoruz. Sıkılmadan izlediğim güzel bir filmdi ama bu film yüzünden ilaçlara özenebilir bazı insanlar diye düşündüm. Ve de sonunu düşündükçe aslında tersi olmalıydı dedim. Her haksızlığın (haksızlık diyorum çünkü gerçek hayatta kimse istemez başkalarının kolay yoldan zirveye çıkmasını) bir diyeti olmalı kanaatindeyim. Acımasız biri değilim ama bedeli olmalı :) 

Ayrıca Bradley'in oyunculuğu gerçekten iyi ama ben bu adama karşı bir sempati duyamıyorum. Nedenine gelecek olursak He's Just Not That Into You filminde karısını boynuzlaması. Ahah çok komik biliyorum ama beni çok etkilemiş sanırım. Scarlett Johansonn'la aldattığındandır belki de sevmiyorum bu gacıyı çünkü :p

Neyse fazla da uzatmadan kısa ve öz olarak bitiriyorum yazımı. Bu aralar bir şeyler yazmak, yapmak çok zor geliyor :) Güzel bir bilim-kurgu rahatlıkla izleyebilirsiniz...

4 Mayıs 2012 Cuma

İlk Blogger Ödülüm


İlk olarak blogumla çok ilgilenememe rağmen takip eden arkadaşlara ve ardından bana bu ödülü layık gören sessizgemi'ye ve sonra yine beni bu ödüle layık gören diğer blogger Tatlıbirşeyler'e teşekkür ediyor, ödülümü almak için sahneye doğru ilerliyorum :)

Ödül alan kişinin 11 bloggera da ödül vermesi gerekiyor Ama ben 11 kişiye tamamlayamadım. Çoğu kişi bu ödülden aldığı için, almadığını düşündüğüm ya da görmediğim kişilere veriyorum ben de. Ödüllerini almaları için sahneye davet ediyorum hepsini. Buyrun lütfen :)

HyeBin
Shiney
seymsomething
2zler

Ve kendimle ilgili 7 gerçek;
  • Çok inatçıyımdır. Kendi doğrularımdan şaşmam, başkalarının dediklerine kulak asmam genellikle. Çok da iyi bir huy değil tabi bu.
  • Düzen ve simetri konusunda takıntım vardır. Dolabımdaki kıyafetlerin hepsi eşit genişlikte katlanmış olmalıdır. Manyaklık derecesine doğru ilerliyor bu.
  • Yaptığım işlerde çok titiz davranırım ve uzun sürer bitmesi. Bu yüzden bitene kadar bıkarım o işten.
  • Küçüklüğümden beri resim çizerim. Böyle bir yeteneğe sahibim ama hiç bunu profesyonelliğe taşımadım.
  • En büyük hayalim gezebildiğim kadar ülke, şehir gezmek. Acun Firarda zamanında falan hep Acun'a özenirdim zaten.
  • Müzik ve sinema vazgeçilmezlerim.
  • Alışverişi severim her bayan gibi. Ama özellikle internetten alışveriş yapmak daha bir zevkli benim için. Kargo geldiğinde hediye almış gibi hissediyorum :)
 Her şey tamamdır. Herkese teşekkürler. Bir başka yazıda görüşmek üzere, takipte kalın... :)

    22 Nisan 2012 Pazar

    The Walking Dead "2. Sezon"


    2. sezon başında şöyle bir yazı yazmıştım buna istinaden, sezon biteli çok olmasına da rağmen bir değerlendirme yazayım dedim.

    Öncelikle böyle bir diziyi izlememize vesile olan her kim ellerinden gözlerinden öperim. Zombili yapımlar içerisinden örnek gösterilebilecek bir yapım çıkarttıkları için.

    İlk olarak izlemeyen arkadaşları uyarayım, yazı spoiler içerir.

    Kahramanlarımız, 1. sezon sonunda gittikleri merkez yok olduğundan dolayı, 2. sezonda da yine yolda bulurlar kendilerini. Arabaların olduğu bir otoyolda, diğer arabalardaki her türlü şeyden yararlanmak için dururlar. Bu sırada ilerden zombi sürüsü gelir ve bunlar apar topar saklanırlar. Sonra illa bir aksilik çıkacak ya zombilerden biri Sofia'yı görür ve Sofia kaçmaya başlar falan Rick de peşinden gider. Rick, kızı iyi bir yere saklayıp zombileri üstüne çeker ama döndüğünde kızı bıraktığı yerde bulamaz ve 7 bölüm boyunca Sofia aşağı, Sofia yukarı herkes arar durur. Hatta Daryl aramaya çıktığı bir sefer ölümün eşiğinden döner adeta. Böyle 7 bölüm boyunca ha şimdi bulundu bulunacak derken oyalayıp dururlar bizi. Ya o kadar aradıklarına da değse bari be 7. bölüm sonunda "Zombi" Sofia'yla karşılaşırlar. Ayrıca Sofia'nın kaybolması yetmezmiş gibi bir de daha ilk bölümde Carl vurulurur. Onun iyileşme süreci ve Sofia'nın aranması derken sezonun yarısını bu saçmalıklarla doldururlar işte.
      
    Bu sezonda genel olarak kadın kahramanlara karşı bir nefret oluştu bende. Sinir katsayımı yükseltmelerine göre sıralıyorum bu isimleri evet ilk isim geliyorrr (Biliyorum tahmin etmeniz hiç de zor değil)

    1-LORI (Sarah Wayne Callies)


    Bu kadın için daha farklı kelimeler kullanmak geçiyor içimden ama bozmuyorum terbiyemi. Shane'le Rick'in arasını açtığı yetmezmiş gibi bir de sezon sonu Rick'e posta koyuyor. Sanırsın her şey onun yüzünden olmamış. İşte böyle yüzsüz bir kadın. Ayrıca bebek konusunda da emin olmayıp Rick'e tabi senin diye diretmesi de ayrı bir sahtekarlık. Of yazarken yine sinir oldum.

    2-MAGGIE (Lauren Cohan)


    Glenn'le olan yakınlaşması benim gibi bir koreli sever insanı deli etti. Yanlış anlaşılmasın Glenn mutlu olsun ona sözüm yok ama bu kızımız çocuğu ayartıp hiçbir şey olmamış gibi davranır. Ama bir süre sonra çocuk kıymete biner nedense. Çocuğumuzun kafasını allak bullak eder bu yüzden kızgınım buna!

    3-ANDREA (Laurie Holden)


    Saçma sapan silah merakı yüzünden az kalsın Daryl'in ölümüne neden olacaktı bu ablamız. Dale'e karşı olan gereksiz tutumu da sinir bozucuydu. Ve Shane'le arasında geçenler bir kez daha bu kadından nefret etmemi sağladı.

    Erkeklerden de şüphesiz ki SHANE (Jon Bernthal)'di beni deli eden.


    Bu sezonda Shane'in tamamen gerçek yüzünü görmekle birlikte -gerçi geçen sezondan vermiştim ben onun notunu- ardından öldüğünü görmek rahatlattı beni. Sürekli sorun çıkarıyordu ve diğer insanlar için de tehlike arz ediyordu. Ama bu karakterin bu kadar erken diziye veda etmesi beni oldukça şaşırttı.

    Şimdiii gel gelelim en sevdiğim elemanlara;

    1-GLENN (Steven Yeun)


    Fedakarlık diye tanımlıyorum Glenn'i. Gerçekten de öyle çoğu şeyde kendini düşünmeyerek boyundan büyük fedakarlıklar yapıyor. Ayrıca Koreli olması başlı başına sevilme sebebi :)

    2-DARYL (Norman Reedus)


    Biraz geri planda kalmış bir karakter, sessiz sedasız. Katı görünümlü ama oldukça da düşünceli. Hiç belli etmiyor ama iyi bir kalbe sahip. Ahah biraz garip oldu bunun açıklaması ama neyse bu yüzden seviyorum Daryl'i. Ayrıca Glenn gibi oldukça fedakar bir karakter. 

    3-RICK (Andrew Lincoln)


    Liderlik vasfının yanı sıra her zaman adaletli ve düşünceli davranması sevmek için bir neden. Şu ana kadar aldığı her karar bence doğruydu bu yüzden severim kendisini.


    Evet şuan için 3. sezonda neler  olacağı merak konusu. İlk sezonda olduğu gibi 2. sezon sonunda da yine sığındıkları yerden kaçmak zorunda kaldılar. Ve bu sefer başka bir yer keşfedecekler, durum öyle gözüküyor yani :)


    2. sezonla ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Birkaç beğendiğim resim ve gifleri de paylaşıyorum sizler için ^^


    Çok şeker değil mi telefon kabııı ^^


    Bu fotoğrafına bayıldımmm


    En sevdiğim ikili ^^







    Çok manidar olmuş bu bakışma :D




     Steven Yeun ve Norman Reedus'a torpil geçtim kabul ediyorum! Seviyorum n'apim :))



    18 Mart 2012 Pazar

    Çalgı Çengi [2011]


    OYUNCULAR

    Ahmet Kural (Gürkan)



    Murat Cemcir (Salih)


     Filmde, müzikle uğraşan iki kuzen olan Gürkan ve Salih, bir sünnet düğününde sahne almak üzere Salih'in deyimiyle 'külis'e hazırlanmaya giderler. Kulis diye tabir edilen yer bodrum katıdır. Bunların hazırlandıkları sırada içeriye 3 adam girer ve cinayet işlenir. Salih ve Gürkan istemeden de olsa bu olaya tanık olurlar ve hikaye böyle başlar.







     Daha önce otobüs yolculuğunda rastlayıp izledim bu filmi. Ama başında 10 dklık bir kısmı kaçırmışım. Hoşuma gitti adam akıllı bir kere daha izliyim dedim. Geçenlerde de okul gezisi münasebetiyle gene otobüste yanımdaki arkadaşımla izlemeye koyulduk. Ama vereceğim ilk tavsiye rahatça gülebileceğiniz bir ortamda izleyin ki ne siz kasılın, ne de etrafınızdakiler rahatsız olsun :)

     İlk olarak film hakkında yorumlara baktım ama sinemalar.com'da haksızlık edilmiş sanki bu filme. Ben izlerken çok eğlendim çok matah bir konusu olmasa da. Oyunculukların yeri çok büyük tabi ki bunda. Ahmet Kural'ı Gazi dizisinden beri beğenirim bu rolde çok yakışmış zaten. Murat Cemcir'i ise Üsküdar'a Giderken dizisinden biliyorum. O diziyi izleten karakterlerden biriydi zaten, severim yani. Ayrıca Hazal Kaya ve Bora Akkaş vardı yan rollerde.

     Filmde ince espriler vardı. Ayrıca yanlış anlaşılmalar çok komikti. Özellikle filmin daha başlarında Hazal ve Bora'nın olduğu ilk sahnede kopmuştum. Şarkı söyledikleri sahneler mükemmeldi :) Hatta derlemişler tüm performansları arada bir izleyip eğleniyorum. Video budur;


     Bir de lahmacun olayı vardı her lafın arasına sıkıştırılması falan iyiydi :) Mafya karakteri de orjinaldi. Aslında düşündükçe başka güldüğüm sahneler de geliyor akılma çok varmış meğersem. Hepsini de yazamam tabi en belli başlı olanları yazdım. Ve Recep İvedik'ten sonra güldüğüm tek Türk filmi desem doğrudur herhalde. Tabi onun kadar bel altı değildi. Gerçi şimdi Recep İvedik dedim diye bazı sevmeyen insanlar önyargıyla yaklaşacak belki de. Neyse derdim değil.

    Eğlenmek için bir film arıyorsanız mutlaka izleyin bence, şiddetle tavsiye ediyorum :)